ALEVİ SULTAN – ULVİ SULTAN BİLMECESİ!!!!
(Alevi Sultan’ın başlangıç hikayesini bir önceki paylaşımda aktarmıştım.)
İbrahim Hakkı Konyalı’nın Konya tarihini okurken ilginç bir bölüm dikkatimi çekti…
Bugünkü Konya Valiliği batı cephesinde Alevi Sultan Türbesinin olduğu belirtiliyordu.
Resimde görüyorsunuz. 1924 yılında yol yapımı bahane edilerek pek çok türbe gibi bu türbe de katledilir…
Üstelik açılan yeni yol Şerafettin Türbesi’nin içinden geçiyor, ama Alevi Sultan Türbesine ulaşmıyor…
Konyalı olduğum halde bu bilgiyi yeni öğrenmenin mahcubiyeti içerisinde bu türbenin yerini bulmaya/görmeye gittim…
Çok güzel ve biraz da buruk bir sürpriz ile karşılaştım… Konya Belediyesi bu türbeyi yeniden yaptırmak için kolları sıvamış. Burası çok güzel ve takdir ettim… Ama Alevi Sultan Türbesi olarak değil, Ulvi Sultan Türbesi olarak… Burası da biraz buruk dediğim yanı… Alevi Sultan neden Ulvi Sultan’a dönüştü…
Alevi Sultan’ın Ulvi Sultan’a dönüştürülmesinin suçu Konya Belediyesi’nin değil, suçun büyüğü 1924 yılında türbeyi yıktıran mahlukatın. İkinci suçlu ise 1953 yılında Alevi Sultan’ın Ulvi Sultan’a dönüştürülmesi ve öyle bir tabelanın konmasına vesile olan zevat…
Konya Belediyesi de mutlaka türbenin gerçek adının ne olduğunu araştırmıştır… Keşke Alevi Sultan ismi üzerinde durulsa idi Konya daha kucaklayıcı görünürdü… Çünkü türbenin orijinal adı Alevi Sultan türbesi…
Peki Alevi Sultan nasıl Ulvi Sultan oldu?…
Hikayesi:
1953 yılında 1924 yılında yıktırılan türbe üzerinde Mehmet Önder bir kazı yapar ve türbenin temellerine ve mezar odasına ulaşır. Buraya “Burası ALEVİ SULTAN mescidi ve türbesinin yeridir” yazılı bir bilgi levhası konur ve Alevi Sultan hakkında kısa bilgi yazılır….
Babasının veya dedesinin burada imamlık yaptığını söyleyen Eşmekayalı Hacı Ahmet Efendi diye bir zat çıkar, buranın Alevi Sultan türbesi değil, Ulvi Sultan Türbesi olduğunu söyler ve yetkilileri de teorisini kabule ikna eder.Tabela değiştirilir… Alevi Sultan Ulvi Sultan olur…
Yani Türbenin yıktırıldığı dönemleri bizzat yaşamış olan İbrahim Hakkı Konyalının bilgisi ve vakıf senetlerinde ALEVİ SULTAN ifadesinin yazılı olması yanlış olarak görülüyor ve Eşmekayalı Ahmet Efendi doğru olarak kabul ediliyor…
İbrahim Hakkı Konyalı Fatih Sultan Mehmet ve 2. Beyazit döneminde tekkelere yapılan yardımlar listesinde Konya Alevi Sultan tekkesinin isminin de geçtiğini bildirir…
Alevi Sultan tekkesinin ilk kuruluşu 1300’lü yılların başlarına dayanır… Kurulan dergah için miladi 1469 yılında bir vakıf kurulur. Kurulan Vakıfta tekkenin kurucusu MUHAMMED ALEVİ’nin ismi zikredilir…. Aşağıya bu vakıf senedinin günümüz Türkçesine çevrilmiş halini sunuyorum…
Yani vakıf kuranlar dergahın kurucusunun hocaları ve dedeleri Muhammed Alevi olduğunu söylüyorlar, siz de çıkıp bugün “olmaz her ne kadar dergahın kurucusunun adı Muhammed Alevi ise de aslında bunun doğrusunun Muhammed Ulvi olması gerekir diyorsunuz… Garip, garip, garip….
Vakıf senedinin tercümesi:
“Cenab-ı Hakk’a Hazret-i Muhammed’e ve Al-u eshabına dua, izzet ve kerem, hayır ve hasenata sahibi ve Alevi oğlu demekle meşhur Seyyid Ahmed bin Ali bin Muhammed Alevi, aklı, fikri ve sıhhati yerinde iken, dünya ve ahiretini düşünerek, Hakkın rizasını ve Peygammerin şefaatini dileyerek, bu vakfiyenin yazıldığı zaman tasarrufu altında bulunan ve dört mihver üzerinde dönen ve Çeşnigir Değirmeni diye anılan ve Konya şehrinin dışında, kıblesi dağ, doğusu Kemer Değirmeni, şimali dağ ve garbi harap değirmen ile çevrilmiş olan değirmenin, bütün haklarını ve herşeyi ile Seyyid Sadreddin’in Konya şehri içinde ve Müstevfi Hamamının yanında yaptırdığı Mescidin üzerine vakfetmiştir. Vakıf, vakfın tevliyetini, nesilden nesile sürmek şartiyle erkek evladına, onlardan kimse kalmaz ise, kız evladı üzerine şart koşmuştur. Vakfın hasılatı üçe ayrılacak, üçte biri mescidin mesalihine, diğer üçte biri evladına, diğer üçte biri de mescid ve değirmenin tamirine sarf edilecektir. Vakıf sağ oldukça idaresini ve tevliyeti üzerine almıştır. Bu vakıf, fıkıh ve fetvaya uygundur. Kıyamet gününe kadar devam etmek üzere ve bütün şartlariyle vakfedilmiştir. Eğer mescid yıkılır ve yapılması mümkün olmazsa vakıf hissesi Müslümanların fukara ve miskinlerine kalacaktır. Allah’a ve ahiret gününe inanan hükümdar, ümera, kadı ve müftüden hiçbir kimse bu vakfı bozamaz. Bunu işittikten sonra günahı bozanın üzerinedir. Bu hüküm 874 yılı aylarından Rebi’ül-evel ayının 24. günü yazıldı….
Kaynak: Konya Vakıflar Müdürlüğü VAKFİYE DEFTERLERİ, Cilt 1, sayfa 84… Yazı arapça harfler ile yazılmış 31 satırlık metindir. Latin Harfleri ile günümüz Türkçesine rahmetli Mehmet Önder tarafından aktarılmıştır.
Ayrıca yine Osmanlı Devleti’nin pek çok yazılı belgesinde Alevi Sultan Tekkesi, Alevi Sultan Mescidi diye yazılmaktadır…..
Kaynakları da aşağıya JPG formatına çevirip koyuyorum.
Saygılarımla…
Muammer Çelik
Yazı tarihi: İstanbul, 21 Mart 2018
Resimler 2019 Yılında ilave edilmiştir.
PDF formatından Jpg formatına çevirdiğim Mehmet Önder çalışması. Büyüterek okuyabilirsiniz. Çalışma Vakıflar dergisinin Vakıflar Dergisinin 4. sayısında yayınlanmıştır.