MEVLANA CELALEDDİN RUMİ’NİN HAYATI İLE İLGİLİ -Olgunluk dönemi-
Sevgili Dostlar,
Bir önceki yazıda Mevlana Celaleddin Rumi’nin Belh’ten Konya’ya kadar olan yolculuğunu özetlemiştik.
Mevlana’nın babasının ölümünden yaklaşık 2 yıl sonra hocası Seyyid Burhaneddin Tirmizi’nin tavsiyesi üzerine Şam
ve Halep’e ilim tahsiline gittiğinden de bahsetmiştik.
Mevlana Celaleddin Rumi orada derin bir fıkıh ilmi tahsil eder ve değişik meşreplerdeki tasavvuf ehli ile de sohbetlerde bulunur.
1233 – 1241 yılları arası 8 yıl manevi alemlere açılan kapıları keşfetmeye çalışır… Konya’ya dönmeden kısa bir süre önce Şam’da 1241 yılında Şems Mevlana ile karşılaşır, ama tanışmazlar… Şemsin yüzü örtülüdür ve Mevlana’ya “Beni bil, beni bul” der. Bazı kaynaklarda da “sen her şeyi biliyormuşsun, benim de kim olduğumu bill” der ve hızla oradan uzaklaşır…
Mevlana şaşkındır, bir anlam da veremez “Ben ancak bana öğretilenleri bilebilirim, senin kim olduğunu nereden bilebilirim ki” der
Ve döner Konya’ya pişmiş bir şekilde.. Daha önce hamdı, şimdi pişmiştir artık… Yanmak için de bir kıvılcım beklemektedir..
Akın akın gelen insanlarla yaptığı sohbetlerde tüm gönüllere tesir eder. Gönüllerde hak rüzgarları estirir.. Artık Muhammed Celaleddin olarak değil, “efendimiz” manasına gelen MEVLANAolarak adlandırılır olur…
Mevlana artık tüm Konyalıların ve çevreden gelenlerin sevgilisidir… Hep erdemden, sevgiden, paylaşmadan, merhametten, adaletten bahseder…
Yıl 1244, aylardan Kasım.. Konya’da hava çok soğuk… Mevlana medreseden çıkmış atına binbiş evine doğru yol almaktadır… Önüne bir derviş çıkar ve atının dizginlerinden tutar… Bu derviş 3 yıl önce Şam’da beni bul diyen derviştir… adı Şemsi Tebrizi… Şems sorar Mevlana’ya: “Ey Müslümanların imamı, söyleyin bana Beyazıd-ı Bistami mi büyük, Muhammed Aleyhisselam mı?”
Mevlana “Peygamberimiz yaratılmışların en şereflisidir ve en büyüğüdür. Burada Beyazıd’ın sözü mü olur” der.
Şems karşılık verir: O halde neden Peygamberimiz “Allah’ım biz seni layık olduğun veçhile bilemedik” der de; Beyazıd-ı Bestami “Vücudumun her zerresinde Allah’tan başkası yok” diye söyler… Peygamber layık olduğu veçhile bilemiyor ama Beyazıd’ın her zerresinde Allah var. Bu nasıl oluyor?
Mevlana cevap verir: Beyazıd bir bardak su ile kandı, sarhoş oldu… Birkaç bilgi ile her şeyi bildiğini sandı. Peygamberimiz ummanları biliyor, bildiklerimiz Allahın ilmi karşısında bir zerre bile değil…
Bu buluşma noktasına “iki denizin buluşma noktası denmiştir.
Mevlana ve Şems koyu sohbete dalarlar… Günlerce sohbetler edilir… Kısa bir menkıbe bahsedelim.
Şems-i Tebrizi, Mevlana’nın babasından kalan kıymetli kitapları havuza atar. Mevlana Kitapları havuzda görünce çok üzülür. Şems kitapları sudan çıkarır ve Mevlana’ya uzatır. Kitapların ne mürekkebi akmış ne de ciltleri zarar görmüştür. Hayretler içerisinde bu kerameti gören Mevlana’nın Şems’e olan muhabbeti daha da artar…
Bu durum Mevlana’nın baş göözü ile değil gönül gözü ile görmesini, zahiri ilimlerden batıni ilimlere geçmesi gerektiğini göstermektedir. Kalp Allah’ın sıfat ve esmasının tecelligahı, marifet ve muhabbetin merkezidir. Bu okuyarak öğrenimle erişilemeyecek bir mertebedir.
Mevlana’nın sohbetlerine devam eden halk bu yeni gelen misafirden hiç memnun değiller. Çünkü Mevlana kendilerini bu derviş yüzünden ihmal etmektedir… Şemse karşı olan hoşnutsuzluk dillendirilmeye başlanır..
Yaklaşık iki yıllık bir birlikteliğin ardından Şems Konya’yı terk eder, Şam’a döner…
Mevlana daha da yalnız hisseder kendisini Şems’in gidişi ile… Hiç kimse ile görüşmez olur… Bu kez pişman olunur Şems aleyhine davranmaktan ve onu tekrar Konya’ya getirme çareleri aranır…
Yaklaşık bir yıl sonra Şems geri döner… Mevlana çok sevinir… Ve tekrar ikili sohbetler başlar….
Ve bir gün Şems ortadan kaybolur… 8 Aralık 1249… Öldürüldüğün söylerler bir kısım insanlar.. Gaiplere karıştığını söyler başka bir grup…
Olay şöyle hikaye edilir. Şems Mevlana ile yapılan bir sohbette dışarı çağırılır…. Bir ah sesi duyulur, kapı önünde birkaç damla kan… başka bir şey yok… Daha sonra cesedinin bir kuyuya atıldığı söylenir… Bugün Şemsi Tebrizi Türbesindeki kuyu olduğu söylenir… İranlılar ise Şems’in Konya’dan ayrılıp, Hoy’a geldiği ve orada ömrünü sürdürüp ve orada hakka yürüdüğünü söylerler… Bugün Hoy kentinde de Konya’da da Şemsi Tebrizi’nin türbesii vardır…
Mevlana daha sonra Selahaddin Zerkubi ile halvete girer… Odur artık Mevlana’nın en sadık dostu… Onun ölümü ile de öğrencisi Hüsamettin Çelebi sürdürür gönül dostluğunu…
Mevlana 17 Aralık 1273 günü hakka yürür… Ölümü SEVGİLİ İLE BULUŞMA olarak tarif ettiği için kimsenin üzülmesini istemez. En güzel kıyafetler ile düğüne, bayrama gelinir gibi sevinçle gelinmesini ister. Onun için 17 Aralık Mevlevilerce Şeb-i Arus (vuslat, buluşma, kavuşma, düğün gecesi) olarak kutlanılır.
Mevlana’nın cenazesi de çok büyük kalabalıklarca uğurlanır. Konya hatta dünya o zamana kadar öyle kalabalık bir cenaze namazına şahit olmamıştır…
Babasının yanına gömülür…
Daha detaylı sohbetleri Mevlana Dergahı gezisi esnasında yaparız…
Herkese kendi hayat felsefesine göre huzur ve mutluluk diliyorum…
Saygılar, Selamlar
Muammer Çelik