Adana Şehir Gezisi
Sevgili Dostlar, bugün sizlere bir Adana şehir turu anlatmak isterim…
Bu tur akaşını Ankara Sönmez Turizm Seyahat Acentası misafirleri için yapmıştım.
Toroslar ile Akdeniz arasına kurulmuş olan Adana’da bir günde dört mevsimi yaşayabileceğiniz gün sayısı çoktur. Akdeniz Bölgesi’nin en büyük ili konumundadır. Türkiye’nin de 5. Büyük ilidir.
Adana’nın merkezde gezilecek yerleri yormaz ziyaretçilerini.
Hepsi biri birlerine o kadar yakın ki, zevkle kısa bir sürede hepsini gezebiliriz.
Kentin kısa özet tarihi hakkında bilgi için lütfen https://www.rehbermuammer.com/adana-kent-tarihi/ adresine bakınız.
Bugün Adana ilimiz önemli bir ticaret ve sanayi şehridir. Aynı zamanda da turlar için cazibe merkezlerindendir.
Buyrun şimdi sizlerle Google Haritalar üzerinden hazırladığım plana göre şehri gezelim…
Adana şehir turumuza Adana’nın en büyük parkı olan ATATÜRK PARKI ile başlayalım.
Atatürk Parkı Saatlerce zaman geçirmek isteyeceğiniz mükemmel ve büyük bir park alanı. Her mevsim bir başka güzel. Buraya Park yapılmasına Atatürk’ün Adana ziyareti esnasında karar verilir. Zamanında Türkiye’nin en büyük şehir parklarından birisi olarak bilinir. Halen Adanalıların severek geldikleri, yürüyüş yaptıkları zamanlarını değerlendirdikleri bir yerdir.
Atatürk parkı ile ilgili Sayın Nurettin Çelme Oğlu’nun ilginç bir makalesini okudum. Linkini yazıyorum: http://www.yeniadana.net/kose-yazilari/bugunku-konu-ataturk-parki-370.html
Son zamanlarda parka yeni bir yüz daha kazandırmak için bazı Avrupa kentlerinden esinlenerek aşk ve sadakat köprüleri yapılmış. Üzerleri kalpler ile süslenmiş 4 adet küçük köprü var. Avrupa kentlerinde bu köprüler genelde bir nehir üzerinde olur. Biri birlerine aşlarını ve sadakatlerini itiraf etmek isteyen aşıklar köprüye kilit takarlar ve anahtarını da akar suya atarlar. O kilit açılmadığı sürece aşklarının devam edeceğine inanırlar. Tabii Adana’da köprülerin altında nehir olmadığı için anahtarları suya atamaz aşıklar. Onun için anahtarı götürüp iyi muhafaza etmeliler… Yeni bir gelenek oluşturulmaya çalışılıyor. Şimdiden tutmuşa benziyor, çünkü nişanlanan veya evlenen gençler resim çektirmek için köprülere koşuyorlar…
Yine Atatürk parkı heykeller ile de süslenmiş. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi bronzdan yapılmış Atatürk heykeli diğeri de Osmanlı dönemi düşünce ve devlet adamlarından Ziya Paşa’nın heykeli…
—————————————
Atatürk Parkı gezimizin ardından Cumhuriyet döneminin en büyük camilerinden birisi olan Sabancı Merkez Camisi‘ni ziyaret edelim.
Adından da belli olacağı gibi camiyi Sabancı ailesi finanse etmiştir.
Seyhan Nehri kıyısında bütün görkemi ile ziyaretçilerini selamlayan Sabancı Camisi 6 Minareli olarak inşa edilmiştir. Ana gövdedeki 4 minarenin yükseklikleri 99 metredir. Son Cemaat mahallindeki iki minarenin yüksekliği de 54 metredir. Kubbe çapı 32 metredir. Kubbe yüksekliği ise 54 metredir. Kubbe 8 fil ayağı üzerine oturtulmuştur. Cami aynı anda 28.500 kişinin ibadet edebileceği kapasitedir.
—————————————
Sabancı Camisi ziyaretinin ardından aracımıza binip Atatürk Evi Müzesini ziyaret ediyoruz.
İki katlı, kırma çatılı kargir bir yapıdır. Taşınmaz kültür varlıkları arasındadır.
Konak Ramazanoğulları sülalesinden Suphi Paşa’ya aittir.
15 Mart 1923 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk Latife Hanım ile birlikte bu konakta kalmıştır.
1981 yılında kamulaştırılır ve Atatürk Evi Müzesi olarak ziyarete açılır.
İki kattan oluşan müze binasının alt katında Çalışma Odaları, Kütüphane, Sofa, Yatak Odası, Basın Odası ve mücahitler Odası yer almakta olup üst katında ise Hatay Odası, Silah Odası, Yaver Odası ve Kuvay-i Milliye Odası bulunmaktadır.
—————————————
Atatürk Evi ziyaretimizin ardından Seyhan Nehri kıyısında kısa bir yürüyüşle Taşköprü’ye ulaşıyoruz.
Seyhan Nehri üzerine kurulmuş halk arasında Taşköprü olarak anılan Roma Köprüsü halen ihtişamlı bir şekilde ayakta…
Önce Seyhan Nehrini tanıyalım:
Seyhan Nehri Kayseri Pınarbaşı Uzunyayla’dan doğan Zamantı Irmağı ile Kayseri Sivas il sınırlarında bulunan Tahtalı dağlardan doğan Göksu’nun birleşmesi ile oluşur. Uzun bir yolculuk yapar ve Adana ilimizden geçip Akdeniz’e dökülür. Uzunluğu 560 km.dir. Gelen coşkulu sular kentin hemen yanı başında kurulan Seyhan Barajında toplanır. Önce elektrik üretilen su kanallar vasıtası ile sulamada kullanılır. Bazen nehre çok az su verilir.
Taşköprü:
4. Yüzyıl yapısıdır. 319 metre uzunluğunda 13 metre yüksekliğindedir. Orijinali 21 gözlüdür. Günümüzde ise 14 gözü ayakta kalmıştır. Köprünün her iki tarafında olan gözler nehrin taşıdığı çamurlar ile 18. yüzyıldan sonra dolmaya başlar. Zamanla nehrin suyunun azalması sonucu nehirde daralma görülür. Nehir dışında kalan gözlerin bir kısmı zamanla toprak altında kalır bir kısmı da halk tarafından son ikiyüz yıl içerisinde parça parça sökülerek başka yerlerde yapı malzemesi olarak kullanılır. Bugün ne kadar kısım söküldü, ne kadar kısım toprak altında halen mevcut bilinmiyor. Biz sadece 14 göz görebilmekteyiz.
Köprünün ilk yapılış tarihi ise biraz karışık. Bizim kaynaklarımız Taşköprüyü 4. yüzyıl eseri olarak gösterirlerken Almanya’da hazırlanmış güvenilir gezi rehberi “Knaurs Kulturführer” köprünün 2. yüzyıl Hadrianus dönemi eseri olduğunu yazar.
Bazı sahasında otoriter sayılan web sayfalarında çok kafa karıştırıcı bilgiler ile karşılaştım. Bu sayfalarda köprünün 4. yüzyılda 385 yılında Roma imparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı yazar. Roma İmparatoru Hadrianus 117 – 138 yılları arasında hüküm sürer. 385 yılında ise Roma imparatorluğunun tahtında 1. Theodosius vardır. Böyle bir hata ancak gelen bilgileri kontrol etmeden yazma sonucu olur diye düşünüyorum. Eğer böyle bir yazı okursanız unutmayın Hadrianus 2. Yüzyılda yaşar, 4. yüzyılda yapılan bir köprüde dahli olamaz. Eğer köprüyü Hadrianus yaptırdı ise o zaman da köprü 2. yüzyıldandır demek gerekir… 🙂
Taşköprü Abbasiler döneminde ve Osmanlı Devleti döneminde birkaç kez tamir edilir… Yakın zamana kadar ağır tonajlı araçların üzerinde gitmelerine rağmen köprü sapasağlam ayakta kalmıştır. Şu anda araç trafiğine kapalı olan köprü son kez restore edilmiştir.
—————————————
Taşköprü’den yürüyerek Ulu Cami ve Külliyesi’ne ulaşıyoruz.
Ulu Caminin yapımına 1513 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından başlanır ama zamanın siyasi istikrarsızlıkları nedeni ile finans eksikliği yüzünden tamamlanamaz. Cami 1541 yılında Halil Bey’in oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından tamamlanarak ibadete açılır.
Cami Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimari özelliklerini taşır.
Caminin yapısı ve kapısı Selçuklu mimari tarzını yansıtır; minaresinde ise Memluk tarzı görülür.
Caminin avlusuna doğu ve batı yönlerindeki kapılardan girilir. Bu cami pek Anadolu Cami mimarisinde pek çok ilkleri ve tekleri barındırır. Bu farklılıkları ziyaret esnasında aktarırım…
Caminin hemen bitişiğinde Ramazanoğlu ailesi için yaptırılmış türbe görülür. Caminin güneydoğu kısmında yaptırılmış olan Ramazanoğlu Medresesi ve devlet işlerin yürütüldüğü Ramazonoğlu Konağı vardır.
Ramazanoğlu Konağı Ramazonoğlu Halil Bey tarafından 1489 yılında kesme taştan üç katlı olarak yaptırılır.
Adana’nın en eski konak mimarisi örneğidir. Zamanla yıkılan bina yeniden restore edilmiştir.
—————————————
Ziya Paşa Parkının başlangıcında bulunan Büyük Saat Kulesi: 1882 yılında vali Abidin Paşa tarafından resmi dairelerin mesai saatlerini ve ezan vakitlereini bildirmek için yaptırılır. Kulenin yüksekliği 32 metredir. Türkiye’nin en uzun saat kulesidir. Çok sağlam bir mimarisi vardır. Yaşanan depremlerde hep sağlam kalmıştır.
Saat Kulesinden Bedestene, kazancılar çarşısına doğru yürürsek burada çok güzel küçük dükkanlarda alışveriş zevkini yaşarız. Ayrıca Adana’nın her türlü yemek lezzetini bulabileceğiniz irili ufaklı lokantalar mevcut.
Bedesten: Ramazanoğlu Halil Bey zamanında başlanır, oğlu Piri Mehmet Paşa zamanında tamamlanır. Halk arasında Kapalı çarşı olarak bilinir.
—————————————
Bedestenden geçip Adana’nın ilk yerleşim yerlerinden olan Tepebağ mevkiine doğru yürüyoruz. Tepebağ Mahallesine en az 2 Saat ayırmak gerek. Eski Adana iklimi belki burada yaşanabilir. Biz burada dar sokaklar arasında ayakta durmaya çalışan tarihi Adana evlerinden birkaçını görürüz. Yapılar genellikle 18. ve 19 yüzyıldan kalmışlar. Daha sonra çatısındaki 2,5 metre boyundaki Meryem Ana heykelinin bebek gibi görünmesinden dolayı halk tarafından Bebekli Kilise olarak adlandırılan eski Ermeni daha sonra Katolik kilisesi olan Aziz Paulus Kilisesini ziyaret ederez. İlginç bir yapı. İçerisi de çok güzel düzenlenmiş. Duvarlar İsanın hayatını konu alan resimler ile süslenmiş.
—————————————
Yolumuza yorgun ve mutlu bir şekilde devam ederiz ve geleneksel Adana evi ve adana yaşamını görmek üzere Kuruköprü Kilise Anıt Müzesi’ne ulaşırız. Önce çay, kahve ikramımızı alır sonra geziye başlarız. Şehirde yaşayan Rum cemaat 1845 yılında bu kiliseyi yaptırırlar. 1923 Türk Yunan nüfus mübadelesi dönemine kadar kilise olarak kullanılır. Rumlar bölgeden gidince Kilise binası 1924 yılında binada Eski Eserler Müzesi kuralmasına karar verilir. 1937 yılında Etnoğrafya müzesi olur. 1950 yılında Arkeoloji müzesi adını alır. 1972den sonra tekrar Etnoğrafya müzesi ve 2015 yılından beri de Anıt Müzeye çevrilir. Hemen kilise binasının yanındaki Etnoğrafya müzesi sergi odalarında eski adana yaşamını betimleyen düzenlemeler yapılmıştır. Çukurova yöresinde ve Toroslarda yaşayan yörüklerin aile yaşamı ve gelenekleri hakkında görsel bir ziyafet yaşarsınız müzeyi ziyaret ederken….
Şehirde bol bol alışveriş zamanımız olur. İsterseniz de Adana Arkeoloji müzesini ziyaret edin. Adana’nı çok güzel bir arkeoloji müzesi var.
Tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar olan uygarlıkların Çukurova bölgesindeki buluntularını görebeliriz. Eğer arkeolojik kalıntılara ilgi duyarsanız mutlaka görmeniz gereken bir müze…
—————————————
Adana’yı gezince yorulacağız. Ayrıca yeme içme ihtiyacımız da olacak… Peki ne yiyeceğiz Adana’da.. Adana yemekler açısından çok zengin. Yemek siparişini yaparsınız, sipariş verdiğinizden fazla mezeler ve yeşillikler servis edilir. Bu kadar çok çeşitli yiyecek masanıza servis edilince pahalı olacağı düşüncesine kapılmayın. Siparişiniz dışında getirilen yiyecekler ikram sayılır. Bu kadar bol ikramı Adana’da görürüz..
Adana yemeklerinde bolca et ve çeşitli baharatlar kullanılır. Ayrıca süt ürünlerinden yoğurt, peynir ve çökelek de Adana yemeklerinin zenginlikleri arasındadır.
Yemeklerin yanında bolca yeşillik, ezme, salata, ayran, şalgam sunulur.
——————————————-
Sevgili Seyahatseverler,
Adana’da bir hafta aralıksız program yapacağınız gezi yerleri var. Ben bir günde yapılabileceklerden bir demet sunmaya çalıştım. Yani Adana yazdıklarımdan ibaret değil. Yazdıklarım belki de %5 bile değil… Bir ilgi ve merak uyandırabilirsem ne mutlu bana…
Herkese güzel, sağlıklı, huzurlu, mutlu yaşayacağı güzel zamanlar diliyorum…
Saygılarımla
Rehber Muammer Çelik
Not: Sevgili seyahat severler,
Eğer adana turunuzu kendi başınıza değil de bir Seyahat Acentası ile yaparsanız, gezi noktalarını aksatmadan seri bir şekilde gezmiş olursunuz. Acenta rehberleri size gezi esnasında hoş ayrıntıları da sunarlar…